Tuğrul AKŞAR
02
Ekim 2006
Televizyon ve Futbol
Futbol İmparatorluğu Televizyon
Üzerinde Yükseliyor.
Televizyon futbolun yaygınlaşması ve popüler olmasında en
büyük araç...
Kuşkusuz bugün televizyon olmasaydı, Futbol A.Ş.’nin
imparatorluğundan ya da yeni futbol ekonomisinden söz
etmemiz de mümkün olmayacaktı.
Yeni futbol ekonomisinin kendisini
yeniden üretebilmesinde ve futbolun dev bir endüstri haline
gelebilmesinde televizyonun çok büyük önemi ve rolü
bulunuyor. Televizyon aynı zamanda dünyanın en uzak ucuna
futbolu taşıyarak, Futbol A.Ş.’nin egemenlik alanını da
genişletip üretim ilişkilerini küreselleştiyor. Kısacası
futbolu yönlendiriyor, şekillendiriyor.
Öyle ki, UEFA genel
sekreteri Gerhard Aigner bile “futbolu televizyonun
yönettiğini” itiraf edebiliyor.
Digital yayın platformlarının gelişmesi, futbolun daha da
yaygınlaşıp endüstriyel bir kimliğe bürünmesine olanak
sağladı. Daha önceden pazarlanan konumundayken futbol, bugün
endüstriyelleşmeye paralel olarak artık metaları pazarlayan
ve satan, yıllık cirosu yüzmilyar dolarlara ulaşan dev bir
sektör haline geldi.
Futbol kültürünü ve üretim ilişkilerini aynı heyecan ve
yoğunlukta, eşzamanlı olarak dünyanın dört bir tarafına
taşıyan televizyon, yeni futbol ekonomisinde sermaye
birikiminin temel dinamiklerini de yarattı. Yaratılan bu
dinamiklerin başında da ‘’reyting’’ geliyor.
Günümüz
teknolojik olanaklarıyla, üç milyar insana aynı ilgi ve
yoğunlukta, futbol metasını satabilmenin yolu izlenilirlik
düzeyinin yükseliğinden geçiyor. Özellikle 1980’li yılların
ikinci yarısından sonra televizyonla futbol arasında
işlevsel bir korelasyon oluştu.
Bu süreçte tv, futbolu
sosyal ve iktisadi anlamda etkiler hale geldi.
Digital yayın olanaklarının gelişmesi ve yaygınlaşması,
endüstriyel futbola da hayat veriyor. Aynı anda dünyanın
dört bir tarafına futbol servisi yapabilen bu platformlar,
futbol pastasını da geometrik olarak artırıyor ve futbolun
emrine yeni parasal olanaklar sunuyor.
Özellikle naklen
yayın gelirleri bugün endüstriyel futbolun en önemli gelir
kalemini oluşturuyor ve çoğu kulübe yaşama ve mücadele gücü
veriyor.
Endüstriyel Futbola Hayat Veren
Naklen yayın Gelirleri,
Bugün naklen yayın gelirleri milyar dolarlar düzeyine
ulaşmış durumda. Avrupa’da beş büyük ligde naklen yayın
gelirlerinin toplam gelir içindeki paylarına bakıldığında
Deloitte Annual Review of Football Finance 2005’e göre,
İngiltere’de %45; İtalya’da %55 ; Almanya’da %28; İspanya’da
%41 ve Fransa’da %47 civarındadır. Ülkemizde ise bu oran
2005-06 sezonu itibariyle %23 olarak gerçekleşmiştir.
Beş büyük lig ve ülkemiz naklen yayın gelirleri yıllık
olarak aşağıdaki tabloda gösterilmektedir. Tablodan da
görülebileceği üzere Avrupa futbolunda en fazla yayın geliri
elde eden lig olarak karşımıza 1 milyar 160 milyon dolar ile
Premiership çıkıyor.
Premiership’i 824 milyon dolarlık yayın
geliriyle Serie-A takip ederken; Fransız Lig 1.’in yıllık
yayın gerlirleri 591 milyon dolara ulaşmış durumda. İspanyol
La Liga yıllık 542 milyon dolar; Alman Bundesliga 402 milyon
dolar yıllık yayın geliri yaratabiliyor. Süper Lig’in yıllık
yayın gelirleri toplamı ise 114-115 milyon dolar civarında.

Avrupa futbolunun dışında en yüksek naklen yayın geliri
yaratan futbol organizasyonu olarak karşımıza Dünya Kupası çıkıyor. Son
düzenlenen 2006 Dünya Kupası’nda naklen yayın gelirleri 1.3 milyar dolar
düzeyinde gerçekleşti. 2002’de 962 milyon dolar olan yayın gelirleri, 1990
yılında sadece 67 milyon dolar kadardı. 1994’te 81 milyona, 1998’te de 100
milyon dolara ulaşan yayın gelirleri geçen 16 yıl içinde tam onsekiz kat arttı.
Süper Lig’de naklen yayın gelirleri
Aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere, ilk futbol ihalemiz 1994-95 sezonunda
7.2 milyon dolar bedelle, Cine5/ATV/ShowTV/Kanal D/TGRT konsorsiyumuna
verilmişti. Bir sonraki yıl ihalesini kazanan aynı grupta bu kez tek değişiklik,
TGRT’nin yerini Star TV’nin almış olmasıydı.
Bu ihalede yıllık yayın bedeli %
219’luk bir artışla 23 milyon dolara yükselmişti. 1996-97 yılında yapılan
ihaleyi kazanan Cine5’le, futbolsever ilk kez şifreli yayınla tanışmıştı. Bu
şekilde Türk futbol yayın hayatında çoğu ilkin temellerinin atıldığı Cine 5
dönemi de başlamış oluyordu.
3 sezonu toplamda 140 Milyon dolara kiralayan Cine
5, ne var ki daha sonraki yayın hakkını 2 yıllığına 120 milyon dolara Teleon’a
kaptırmıştı. Yıllık bazda yaklaşık %10’a karşılık gelen bir artış bedeliyle,
yayın hakkını satın alan Teleon’la, bir süre sonra futbolumuzun karabasana
dönüşecek Uzan’lı yıllar da böylece başlamıştı.
Başlangıçta her köşede satılan
decoderlara hücum eden futbolsever, bir süre sonra parasını peşin ödediği
decoderlarını alamayınca yürüyüşler düzenlemişti. Teleon daha sonra ödemelerini
aksatmaya başlayınca, TFF.’nu Teleon’un teminat mektubunu nakde çevirerek,
kulüplerin paylarını ödemiş ve arkasından yeni bir ihale açmıştı.
Bu açılan yeni
ihaleyle birlikte, Türk Futbolunda Digitürk dönemi de başlamış oluyordu. 2001-04
dönemine ilişkin yapılan ihale, bir önceki ihale bedeline göre %288’lik bir
artışla 465 milyon dolara Digitürk’te kalırken; ihale bedelinin yıllığı 155
Milyon dolara gelmişti. Bir önceki ihale bedeline göre yıllık artış oranı %158’e
demek olan bu ihaleyi de yine 15 Temmuz 2004’te Digitürk kazandı. TRT
işbirliğiyle alınan bu ihalenin yıllık bedeli 94,4 milyon dolar olarak
gerçekleşti.
Yıllar İtibariyle Yayın İhaleleri ve Kazanan Kuruluşlar
Yıllar |
Yayıncı Kuruluş |
İhale bedeli (milyon $) |
1994-95 |
Cine5/ATV/ShowTV/Kanal D/TGRT |
7,2 |
1995-96 |
Cine5/ATV/ShowTV/Kanal D/Star TV |
23 |
1996-97 |
Cine5 |
40 |
1997-98 |
Cine5 |
45 |
1998-99 |
Cine5 |
55 |
1999-2001 Ocak |
Teleon |
120 |
2001 Ocak-2004 |
Digitürk |
465 |
2004 Temmuz -
2008 Temmuz |
Digitürk-TRT ortaklığı |
377,6(*) |
(*): Yıllık 94,4 milyon USD
üzerinden 4 yıllık tutar olarak hesaplanmıştır.
Kaynak: Tuğrul AKŞAR,
Endüstriyel Futbol, Literatür Yay.,İst. 2004, sh. 48.
2004 yılında Bıçakçı federasyonu döneminde Süper Lig yayın havuzu dağıtım
kriterlerinde önemli değişiklikler yapıldı ve bir sonraki yıl havuz gelirleri
buna göre dağıtılmaya başlandı. Gerçekte bu değişiklik, Süper Lig’de var olan
dengesiz gelir dağılımını çok da düzeltmedi ama Üç büyüklerin payından yüzde
beşe yakın bir kısım bu şekilde diğer kulüplere dağıtılmış oldu.
|
2005-06 Sezonu Süper Lig
ve Fortis Kupası Gelirleri Genel Toplam (USD) |
2004-05 Sezonu Genel
Toplam (USD) |
Bir Önceki Sezona Göre
Fark (USD) |
Payı 2004-05 (%) |
Payı
2005-06 (%) |
1.G.Saray |
15.331 |
12.943 |
2.388 |
13,25 |
12,24 |
2.F.Bahçe |
16.553 |
12.943 |
3.610 |
13,25 |
13,22 |
3.Beşiktaş |
14.125 |
12.943 |
1.182 |
13,25 |
11,28 |
4.Trabzon |
8.573 |
10.013 |
-1.440 |
10,25 |
6,85 |
Ortalama |
6.956 |
5.917 |
1.483 |
|
|
5.Kayserispor |
6.386 |
2.845 |
3.540 |
2,91 |
5,10 |
6.G.Birliği |
5.474 |
4.504 |
970 |
4,60 |
4,37 |
7.Konya |
5.207 |
3.400 |
1.807 |
3,48 |
4,16 |
8.Sivasspor |
4.766 |
|
|
|
3,81 |
9.Ç.Rize |
4.653 |
3.442 |
1.210 |
3,52 |
3,72 |
10.Erciyes |
4.834 |
|
|
|
3,86 |
11.V.Manisa |
4.620 |
|
|
|
3,69 |
12.G.Antep |
5.736 |
3.787 |
1.948 |
3,88 |
4,58 |
13.A.Gücü |
4.749 |
4.401 |
348 |
4,51 |
3,79 |
14.B.Ş. Ankara |
4.551 |
3.285 |
1.265 |
3,36 |
3,63 |
15.Denizli |
5.437 |
3.770 |
1.667 |
3,86 |
4,34 |
16.Malatya |
4.959 |
3.441 |
1.517 |
3,52 |
3,96 |
17.Samsun |
5.042 |
3.913 |
1.128 |
4,01 |
4,03 |
18.D.Bakır |
4.221 |
3.124 |
1.097 |
3,20 |
3,37 |
|
125.215 |
97.682.593 |
23.722 |
|
100,00 |
Kaynak, Tuğrul AKŞAR, “Havuz
gelirleri 2005-06 sezonunda nasıl dağıtıldı?”,
www.fesam.org
Yukarıdaki tablonun en göze batan kısmı Dört Büyük kulübün toplam gelirlerden
aldıkları payın bir önceki sezona göre yüzde yedi civarında gerilemiş olmasıdır.
Gelirlerini Kupa’da ve Lig’de gösterdiği performansla sadece Fenerbahçe koruma
başarısı gösterebilmiştir. Dört büyüklerin bir önceki sezon %50 olan gelirdeki
payları %43.59’a gerilemiştir.
Süper Lig havuz gelirlerinin dağıtımındaki dengesizliği aşağıdaki tablodan net
olarak görüyoruz. Süper Lig havuz gelirleri dağılımında büyüklerin leyhine,
küçüklerin aleyhine haksız ve dengesiz bir gelir dağılımı olduğunu
gözlemliyoruz.
Dört büyük kulüp toplam gelirin %42.14’ünü kendi aralarında
paylaşırken, diğer 14 kulüp toplam gelirin %57.86’sını kendi aralarında pay
ediyor. Dört büyük kulüp toplam gelirden, kulüp başına ortalama %10.53 pay
alırken; öteki 14 kulübün toplam gelirden kulüp başına aldıkları pay % 4.13
civarında.
Yani dört büyüklerin havuz gelirlerinden aldıkları ortalama pay,
öteki 14 kulüpten %155 daha fazla Bu durum aslında futbolumuzda haksız rekabetin
gelişmesine yol açıyor. Haksız rekabetin kaçınılmaz sonucu ise pratikte
kendisini rekabet ve futbol kalitesinin düşmesi; teşvik ve şike gibi futbol dışı
ögelerin filizlenmesi şeklinde somutluyor.

SONUÇ
Süper Lig “Havuz Gelirleri”nin dağıtımı ve paylaştırımında her ne kadar geçen
yıl bazı iyileştirmeler yapılsa da, sonuç itibariyle hala dörtbüyüklerin
pastadan aldıkları payın büyüklüğü, ligimizde rekabetçi dengenin kurulması ve
dengede rekabetin sağlanmasının önündeki en büyük engel olarak karşımızda
duruyor.
Geçen yıla göre dörtbüyüklerin Süper lig havuz gelirlerinden aldıkları payın,
yaklaşık yüzde yedilik azalış göstermesine karşın, hala sistemin büyükleri
koruyan ve kollayan bir yapıda olması ve bu dinamiklerin üzerinde modelin
yükselmesi, ligimizin rekabetçi dengenin, dengede rekabeti sağlayacak noktadan
uzaklarda kurulmasına neden oluyor.
Nitekim, Süper Lig’de kulüp başına düşen
ortalama gelir dikkate alındığında sadece dört kulübün ortalamanın üzerinde
kalabilmesi, ligimizde gelirin ne ölçüde dengeli dağıtıldığını da somut olarak
ortaya koyuyor.
Ligimizde rekabetçi dengenin yüksekliğini sadece Fenerbahçe ile Galatasaray’ın
arasındaki rekabete indirgeyen kimi sığ düşünceler, ne yazık ki, rekabetçi
dengenin henüz farkına varabilmiş değillerdir. Umarım ki, Futbol İdaresi de bu
şekilde düşünmüyordur. Rekabetçi dengeyi iki kulübün arasındaki rekabete ve
heyecena bağlayan kafa yapılarıyla, ligimizin yapısal sorunlarına çözüm
bulunması maalesef mümkün görünmüyor.
Futbolumuzun yükselen bir değer olarak Avrupa ve Dünya futbolundan pay
alabilmesi, lokal ligin kalitesi ve rekabetçi düzeyinin yükseltilmesinden
geçmektedir.
Türk futbolunun içsel dinamikleri ve sahip olduğu yetenek ve değerler havuzu,
Türkiye ligi’ni izlenecek mantıklı, sağlam ve sağlıklı politikalarla Avrupa’nın
6. büyük ligine taşıyabilir. Futbol idaresinin vizyon ve misyonu bu olmalıdır.
Sadece Federasyon’un değil, kulüplerimizin, yöneticilerimizin, futbolcularımızın
ve futbol izleyicisinin de bu düşünsel yapıda olmaları gerekiyor.
Bu amaçla futbol pastasını öncelikle büyütmenin yollarını aramalıyız. Mücadeleyi
paylaşım için değil, “pastayı daha nasıl büyütürüz”e odaklamalıyız. Pastayı
büyütmeden ve dengeli dağıtmadan futbol kalitemizi daha yukarılara çekebilmenin
ve Avrupalı devlerle mücadele edebilmenin olanağı bulunmamaktadır.
»
Tuğrul Akşar
Ana Sayfa

Yazarlar |
Özel Dosyalar |
Futbol
Videoları
Uydu
Maç Yayınları |
Canlı Radyo Yayını
ve Konuşamadıklarımız
|
Dünya Kupası Özel
|
Çok Özel Röportajlar |
Tekinoktay
Özel

|