Tuğrul AKŞAR
27
Kasım 2006
Taraftar
Müşterileşti mi?
Seyirci,
taraftar günümüz futbolunun vazgeçilmez aktörlerinden. Daha doğrusu parasallaşan
futbolun altın yumurtlayan tavuğu. Her ne kadar son zamanlarda parasına
göre muamele görüyorsa da, o bir taraftar.
Yağmurda,
çamurda beraber yürür takımıyla kol kola. Bazen destek, bazen
istemese de köstek olur, gönül verdiği takımına. Bir cefakar, bir vefakardır o.
Tribünde de olsa, televizyon başında da değişmez bu. Zengini, fakiri fark etmez.
Sınıf farkı ve sosyal statü farkı gözetmez. Aynı tepkiyi, aynı etkiyi birlikte
yaşar. Beraber hüzünlenir, beraber sevinir. Doksan dakikayı izlerken,
aklını ve beynini dışarıda tutacak kadar “mani’’ seviyesinde bir bağlılık ve
tutkuyla takımına yoldaşlık yapar. Yeri gelir teknik direktör olur takım
yapar, yeri gelir başkan olur milyonlar akıtır, transfer yapar. Bazen maç
kuyruklarında görürüz onu, bazen kale arkasında avazı çıktığınca bağırırken;
bazen de yüz binlerce dolar verip, bir sanatsal etkinlik izlermiş gibi vip
localarına kurulurken.
Endüstrileşmeyle Değişen Futbol
Taraftarın
müşteriye doğru evirilmesi son zamanlarda çok tartışılan bir konu haline geldi.
Taraftar bugün desteklediği takımına ayırdığı ciddi bütçelerle, bir tüketici de
aynı zamanda. İşte taraftarın müşteri taraftara değişimi ve dönüşümüne neden
olan koşullara kısaca değinmemiz gerekiyor.
Endüstriyel futbol 'un temel genel geçer özelliklerine
dikkat ettiğimizde, endüstriyelleşme süreci;
1)
Seyirci profilinin,
2)
Gelir kaynaklarının yapısının,
3)
Taraftarın davranış kalıplarının,
değişmesi
sürecidir. Baştan da belirttiğimiz gibi, bu süreç içinde yetmişli
ve seksenli yılların ortalama seyirci profili yerini artık, yıllık gelirinin
belirli bir kısmını ‘’taraftar tüketici’’ olarak, ‘’bağlılık körlüğü’’
temelinde, kulübüne harcayan, gelir düzeyi daha yüksek, konforlu localarında
ve yıllık ciddi tutarda harcamayla kombine kart alan, orta ve üst gelir grubu
seyirci almıştır. Bu bağlamda, seyirci müşteriye dönüşürken; kulübün arz ettiği
her türlü mal ve/veya hizmete yönelik talepte de, karakteristik bir değişiklik
yaşanılarak, klasik tüketici profilinin yerini ’’taraftar tüketici’’
almıştır.
Taraftardan Müşteriye
Endüstriyel anlamda ifade edersek, taraftar: kulübünün logolu ürünlerini satın
alan, maçlara giderek önemli tutarda kulübüne maç günü geliri bırakan, evlerine
aldığı dekoderlerle takımına naklen yayın geliri yaratan, ilgisi ve heyecanı
kulüpçe paraya tahvil olunan bir gelir kaynağıdır o.
Gerçekten de
yaşantısızımıza yön veren, tüketim kalıplarımızı belirleyen özelliğiyle, diğer
endüstriyel iş kollarından farklı bir mecrada yoluna devam ediyor
endüstriyel futbol. Bu değişim ve gelişim çizgisinde aslında taraftarın da
sosyolojik ve iktisadi anlamda farklılaşmaya başladığını gözlemliyoruz. Yukarıda
dile getirdiğimiz taraftarı, artık kulüpler birer müşteri olarak görüyor ve buna
göre taraftarını konumlandırıyor. Ve trend de bu yönde
devam ediyor.
Kısacası
futbolun giderek parasallaşması, taraftarın da yapısını değiştirdi. Taraftar
bugün artık gerçek anlamda bir müşteri olarak algılanmaya başlandı. Taraftardan
müşteriye doğru evrilen bu dönüşüm sürecinde taraftar kulüpler için bir
“velinimet” oldu. Şimdi tüm kulüpler bu velinimeti memnun
edebilmenin yolunu arıyorlar. Yaptığımız araştırmalar orta üstü gelir
grubunda yer alan taraftarın takımına yıllık 1.500 dolar civarında bütçe
ayırdığını ortaya koyuyor. Bu konuya birazdan daha detaylıca değineceğiz.
Yani taraftar müşteriye evrilirken, ortaya çıkan yeni gereksinimler, taraftarın
tüketim kalıplarını da değiştiriyor, yeni gereksinimler doğuruyor. En basitinden
evde maç izleyebilme ihtiyacını karşılamanın yolu bir dekodere
sahip olmaktan geçiyor. Şifreli bir yayının taraftar tüketiciye maliyeti ise
minimum 300 dolar civarında. Daha bunun gibi onlarca ürünü futbol
aracılığıyla tüketmeye başlıyoruz. Çünkü artık futbol zaten bu ürünleri
pazarlayan en önemli araçlardan birisi olarak karşımıza çıkıyor. İşte farkında
olmadan endüstriyelleşen futbol, taraftarın tüketim kalıplarını değiştirmeye
devam ediyor. Bu anlamda artık taraftar, “müşteri taraftar”a dönüşmüş
oluyor.
Kulüplerin
Değişen Yönetsel ve Endüstriyel Anlayışları
Taraftarın
yapısı değişir ve yeni tüketim kalıpları oluşurken, diğer yandan da kulüplerin
organizasyon el yapıları değişime uğruyor. Bu değişimin dinamiğini değişen ve
çeşitlenen gelir kaynakları oluşturuyor. Endüstrileşme beraberinde “sponsorluk
gelirleri”, “naklen yayın gelirleri”, “merchandising gelirleri” gibi
gelir kalemlerini de beraberinde getirdi. Deloitte’un 2006 raporuna göre
en zengin 20 kulübün toplam gelirleri içinde bu kalemlerin payı %75
civarında. Bu anlamda Avrupa futbolunun yıllık yarattığı pasta 13 milyar dolara
ulaşmış durumda. İşte bu parasal büyüklük ve ortadaki pasta kulüplerin
yönetsel anlayış ve yapılanışlarını değiştiriyor. İşte bu gelişime bağlı olarak
pastadan en fazla payı alabilmek için kulüplerin taraftar müşteriye daha kolay
ve daha çok ulaşmalarını zorunlu kılıyor.
Daha doğrusu
taraftarı bir müşteri olarak görme alışkanlığı kendiliğinden filizleniyor. Bu
durumda da futbol pastasından daha fazla pay alabilmenin yolu müşteri odaklı
olmaktan ve ona daha çok ürün satmaktan geçiyor. İşte bu endüstriyel ve yönetsel
dönüşüm, kulüpleri yüz milyonluk gelirlere taşıyor ve onları salt sportif
organizasyonlar olmaktan çıkartıp, birer ekonomik organizasyonlara dönüştürüyor.
Bugün Avrupalı zengin kulüplere bakıldığında yıllık ticari gelirleri yüz milyon
dolarlara ulaşan devasa bütçelere sahip kulüpleri görüyoruz.
Ticarileşen ve giderek endüstriyelleşen Avrupa’nın önde gelen kulüpleri, bu
değişimi önceden fark ederek, rakiplerine ekonomik anlamda da fark atacak
yapılanmaya gidiyor. Gelirlerini daha da büyütebilmenin yolunu arıyorlar.
İşte bu bağlamda bugün çoğu zengin Avrupalı kulüp taraftarını bir müşteri olarak
algılayıp , ona göre aksiyom alıyor. Müşteri İlişkileri Yönetimini
(Customer Relation Management-CRM) bünyelerinde kurarak, taraftar müşterilere
daha fazla satış yapabilmenin yolunu arıyor. Bu amaçla Çağrı Merkezleri
(Call Centre) aracılığıyla yoğun bir satış ve pazarlama faaliyetlerine de
başlamış durumdalar. Kolay değil Avrupa’nın en üst düzey kulüplerinin yıllık
ticari gelirleri daha şimdiden yüz milyon dolarlara ulaşmış durumda. Bugün ne
yazık ki bizim kulüplerimiz bu yapılanmayı hala gerçekleştirebilmiş değiller.
Seyirci
Tribünden Kaçıyor mu?
Futbol
pastasından pay alabilmenin bir başka önemli ve klasik yolu da tribüne daha
fazla taraftar müşteriyi çekmekten geçiyor. Oysa son zamanlarda başta
Premiership olmak üzere, Serie-A’da da önemli sayılabilecek oranlarda seyirci
kaybı var. Bu oran geçen yıl itibariyle Premiership’te yüzde beş civarındayken;
SerieA’da yüzde sekize kadar yükselmiş. Bu nedenle kulüpler taraftarını bir
şekilde tribünde de tutmayı önlerine temel amaç olarak koymuş durumdalar.
Avrupa’nın
beş büyük ligindeki seyirci sayısının gelişimi aşağıdaki grafikte görülmektedir.
Sözkonusu grafik dikkatlice değerlendirildiğinde 35.000 seyirci ortalamasıyla
Premiership’in seyirci gelişim eğrisinin 2003-4 sezonundan itibaren hafif te
olsa bir düşüş trendine girdiği görülüyor. Bu düşüş özellikle 2005’te biraz daha
hızlanmış ve 2005’te bir önceki yıla göre yüzde beş civarında bir düşüş
yaşanmıştır.
İtalyan
serie-A ise 1999-2000 sezonundan bu yana kan kaybetmeye devam ediyor. Bir ara
40.000 ortalamasını yakalamasına karşın, Serie-A’nın seyirci ortalaması 2005
itibariyle 23.000 düzeyine kadar gerilemiştir.
Bu dönemde
seyirci ortalamasını yükselten iki lig karşımıza çıkıyor. Onlar da Alman
Bundesliga ve İspanyol La Liga.
Avrupa’nın
üst düzey kulüplerindeki seyirci gelişimini de aşağıdaki tablo göstermektedir.
Ortalama seyirci sayısı en yüksek kulüplerin aynı zamanda en geniş müşteri
taraftar tabanına da sahip kulüpler olduğunu biliyoruz. Bu kulüpler içinde
Barcelona yıllık 73.225 ortalama seyirciye maçlarını oynarken; bu tablo içinde
en düşük seyirci ortalamasına sahip kulüp olarak 43.055 ortalama ile
Benfica’yı görüyoruz.
Sıra |
Kulüp |
Ortalama seyirci sayısı 2005/06 |
Ülke |
Sıra 2004/05 |
1 |
Barcelona |
73,225 |
İspanya |
2 |
2 |
Borussia Dortmund |
72,625 |
Almanya |
1 |
3 |
Real Madrid |
71,545 |
İspanya |
3 |
4 |
Manchester United |
68,675 |
İngiltere |
4 |
5 |
Bayern Munich |
67,640 |
Almanya |
9 |
6 |
Schalke 04 |
61,300 |
Almanya |
6 |
7 |
AC Milan |
59,995 |
İtalya |
5 |
8 |
Celtic |
58,150 |
İskoçya |
7 |
9 |
Hamburg SV |
52,630 |
Almanya |
14 |
10 |
Newcastle United |
52,030 |
İngiltere |
11 |
11 |
Internazionale |
51,370 |
İtalya |
8 |
12 |
Rangers |
49,245 |
İskoçya |
15 |
13 |
Olympique Marseille |
49,165 |
Fransa |
10 |
14 |
FC Koln |
48,940 |
Almanya |
27 |
15 |
Borussia Munchengladbach |
47,835 |
Almanya |
13 |
16 |
Ajax |
47,280 |
Hollanda |
16 |
17 |
Hertha Berlin SC |
46,705 |
Almanya |
17 |
18 |
Liverpool |
44,345 |
İngiltere |
19 |
19 |
Valencia |
43,105 |
İspanya |
21 |
20 |
SL Benfica |
43,055 |
Portekiz |
30 |
Taraftar müşteriyi tribüne çekmede en başarılı lig olarak Alman Bundesliga’yı
görüyoruz. Bu durumu tablodaki 7 Alman kulübü de destekliyor zaten.
Ülkemizde bu konuda ne yazık ki sağlıklı bir veriye ulaşabilme şansımız
olmuyor. Ama yine de derleyebildiğimiz aşağıdaki verileri sizlerle paylaşmak
istiyorum.
ARAŞTIRMA:
Ülkemizde Taraftar Kulübüne Ne Kadar Bütçe Ayırıyor?
2004
yılında taraftarın kulübüne ayırdığı bütçenin belirlenebilmesine yönelik
yaptığımız bir
araştırmaya e-maille katılan toplam 1025 kişinin verdiği yanıtları değerlendirdiğimizde;
Taraftarın gerçek anlamda kulübüne önemli ölçüde finansal ve ekonomik katkı
sağladığını,
Ülkemizde bu
anlamda kulüplerine en büyük desteği Fenerbahçeli taraftarın verdiğini,
Ülkemiz
koşullarında ortalama kişi başına düşen gelirin 4000-4500 dolar olduğu
düşünüldüğünde, taraftarın gelirinin önemli bir kısmını kulübüne ayırarak, büyük
bir özveride bulunduğunu,
Özetle,
kulübüne yıllık ortalama en yüksek harcamayı 1.738 dolarla Fenerbahçeli
taraftarın yaptığını; bunu 1070 dolar ile Galatasaraylı taraftarın izlediğini;
Galatasaraylı taraftarın hemen arkasından da 875 dolarla Beşiktaşlı taraftarın
geldiğini görüyoruz. Kulübüne kendi olanakları içerisinde en az katkıyı
ise yıllık 556 dolarlık harcamayla Trabzonspor’un sağladığını görmekteyiz.
Dört
büyük kulübün değişik gelir gruplarından oluşan bu taraftar kitlesi, yıllık
gelirlerinin önemli bir bölümünü kulüplerine ayırarak, gerçek anlamda kulüpler
için müşteri konumuna yükselmiş durumda. Aslında taraftar sadece desteklediği
takımına gönül bağı ile bağlıyken, müşteri taraftar takımına önemli ölçüde
finansal destek de sağlamaktadır.
Yine
Avrupa’nın en zengin kulüplerinden Chelsea’nin orta üstü gelir grubunda yer alan
taraftarları, kulüpleri için yıllık gelirlerinin 25.000 dolarlık kısmını
kulüplerinin emrine veriyor.
SONUÇ
Sonuçta
bugün taraftar, desteklediği takımına yıllık ayırdığı ciddi bütçe ile “taraftar
tüketici” konumuna yükselmiş durumda. Olaya kulüp açısından bakıldığında da
taraftar, kulübün yıllık gelirine önemli katkıda bulunan “taraftar müşteri”ye
evrilmiş vaziyette. Hal böyle olunca, bu dönüşümü daha önceden gören ve
kavrayan kulüpler, “velinimetini” mutlu ederek, daha fazla ürün satıp,
daha çok para kazanmanın yolunu bulmuşlar ve rakiplerine çok önemli iktisadi ve
mali farklar atmışlar. Buradan gelen rekabet üstünlüğünü de yeşil sahalara
taşıyabilmiş; kalıcı sportif performans üstünlüğüne ulaşmışlar. Henüz bu
gelişimin ve dönüşümün farkına varamayan kulüpler ise daha şimdiden rekabette
geri kalmamanın yolunun arayışı içindeler.
Bu makalenin tamamını;
http://www.fesam.org/sur_makale.php?kod=2&url=uzman/ta041.htm
adresinden okuyabilirsiniz.
»
Tuğrul Akşar
Ana Sayfa

Yazarlar |
Özel Dosyalar |
Futbol
Videoları
Uydu
Maç Yayınları |
Canlı Radyo Yayını
ve Konuşamadıklarımız
|
Dünya Kupası Özel
|
Çok Özel Röportajlar |
Tekinoktay
Özel

|